Montenegro (Karadağ)

7 Nisan 2018
Uzun zamandır görmek istediğimiz Balkanların incisi Montenegro yani Karadağ’a sevgili arkadaşımız Mehmet ve eşi Gaye’nin organizasyonu ile hafta sonu kaçamağı yaptık. Arkadaşımız orada oturma ve çalışma müsaadesi için danışmanlık yapıyor, ilginizi çekebilir, bence http://montenegroconsult.com/ web sitesinden detaylı inceleyebilirsiniz. Karadağ Yugoslavya’nın dağılmasından sonra bağımsızlığını ilan etmiş, yaklaşık 657 bin nüfusa sahip bir ülke. Bir yanında Bosna Hersek, diğer yanında Arnavutluk var. Adriyatik kıyısında yeralan bu ülkenin dağlarından adını almasının yanında fiyordlar da dikkat çekici.
Cumartesi sabahı THY’nın 08.00 ucağı ile 1 saat sonra Karadağ’ın başkenti Podgorica’ya geldik. Podgorica Karadağ’ın başkenti aynı zamanda en büyük şehirlerinden biri. Şehrin ortasından Moraca ve Ribnica nehirleri geçiyor. Şehrin en güzel otellerinden biri olan Hemera Otelinde keyifli bir kahvaltı yaptık, bu arada hatırlatmak istiyorum porsiyonlar oldukça büyüktü, eğer yolunuz düşerse çok fazla yiyecek sipariş etmeyin. Daha sonra şehri kısa bir şekilde gezerek konaklayacağımız Tivat’â doğru yola çıktık.
 İlk durağımız Budva şehri oldu, Budva için her ne kadar Karadağ’ın Miami’si deseler de benim tercihim Tivat ve Kotor şehirleri oldu. Budva deniz kıyısında olup, en eski yerleşim birimlerindenmiş. Sahilleri, adaları ve tarihi ile tercih edilen bir şehir.  Eski ve yeni şehir diye ikiye ayrılmış, kalenin içi, daracık sokakları, taş binaları oldukça iyi korunmuş ve temiz. 
Tivat’da otelimiz çok temiz, yeni bir oteldi, ilgilenenler için paylaşıyorum, çünkü hem merkezi hemde marinaya 15 dakika yürüme mesafesindeydi. Hotel Heleda http://hotelhelada.me/ Ama eğer marinada kalmak isterseniz hem şık hem temiz Regent oteli tercih edebilirsiniz.
Tivat’ın ismi kaynağı Yunanca “Theidhos” yani Tanrıların Yolu anlamına geliyormuş. Tivat 1420’li yıllarda Venediklilere bağlıymış, bazı mimarilerde de hala Venedik izlerine rastlamak mümkün. Marinası çok modern ve şık dükkanlar, kafe ve restorantlarla  çevrili. Kanadalı milyarderin inşa ettirdiği Porto Montenegro sadece Karadağ’ın değil dünyanın en lüks mega marinalarından biri.  Şansımızı hava çok güzeldi, akşam yürüyerek marina’ya geldik. Kafelerde gençler keyifle oturmuşlar, herkes son derece güler yüzlü. Gürültü yok. Akşam yemeğimizi  Al Posto Giusto adlı İtalyan Restoranında yedik, İtalya olmasına bakmayın deniz mahsulü, et ne isterseniz var. Bu arada Karadağ şarapları da oldukça güzel, tavsiye ederim.
Ertesi gün sabah kahvaltısından sonra arkadaşımızın ofisini ziyaret ettik, daha sonra da kiraladığı araba ile Kotor’a doğru yola çıktık, yol boyunca deniz kenardaki taş evlerin güzelliği, manzara, denizin rengi insanı gerçekten büyülüyor. İlk durağımız Kotor körfezinin tam ters tarafında Zanjice Beach’in devamında Ribarsko Selo www.ribarskoselo.com diye bir yer oldu. Cennet burası olsa gerek. Size anlatamam görmeniz lazım ama eğer yanınızda Karadağ’ı bilen biri yoksa orayı bulmanız pek mümkün değil. Mekânın sadeliği, tabiatın güzelliği, ortamın huzuru neyi anlatacağımı bilemedim. Merak ediyorsanız instagramda  jujununmutfagi’na girip Montenegro videosunu izleyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Yan masalardan birine garson karides carpaccio hazırlıyordu, inanılmaz bir sunumdu. Deniz ürünleri oldukça  bol. Kırlangıç, mercan balıkları, istakozlar, saymakla bitiremem. Bu arada Karadağ’ın füme etleri, pastırmaları çok lezzetli.  Buradan ayrılmak oldukça zordu, ama gezeceğimiz çok yer olduğu için yola devam ettik. Kotor’a geldiğinizde neden Karadağ ismini aldığını daha iyi anlıyorsunuz. Kotor, uzun yıllar  denizcilerin liman kenti olan bu şehir UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesinde. Venedik Duvarı ve kalesi, Ortaçağ döneminden kalma eserleri ile farklı bir büyüsü var. Eski kent Kalenin içinde yer alıyor, dükkânlar, dar sokaklar, kafeler, restoranlar cıvıl cıvıl.
 Buradan dönüşte inanılmaz bir sahil kasabasından geçtik, Perast , bir taraf deniz, bir tarafta kemerli, çiçekli taş evler, daracık bir yol, bana Amalfi sahillerini anımsattı.  Karadağ aslında sürprizlerle dolu bir ülke, ara yollardan arsa gibi bir yere gelip, arabadan inip yürüdük, gizli bir bahçeye girdik. Akşam yemeği için geldiğimiz bu mekânın bir tarafında sular, bir tarafında kemerli yapı, inanılmaz bir bahçe. “Konoba Catovica Mlini” hayatta bulamazsınız, ama yine de Google amca’ya sorun. Siyah pirinçle pişmiş deniz mahsulü pilav, kalamar dolması, domates soslu ahtapot, safranlı risotto her biri birbirinden lezzetli.
Son günümüzde ise yine otelimizde güzel bir kahvaltı, ardından Herceg Novi’ye gittik, açıkçası diğer gezdiğimiz yerlerden sonra burası çok da etkilemedi. Karadağ’dan ayrılırken aklında ne kaldı derseniz, gerçekten bozulmamış mimarisi, denizlerin ve sahillerin büyüleyici güzelliği, güler yüzlü insanlar, huzur dolu bir kent. İnşallah bozulmaz. Ama tabi ki bu kadar güzelliği görmemize sebep olan Sevgili Mehmet ve eşi Gaye hanıma çook teşekkürler.
 
 
 
 



Diğer Geziler

Ziyaretçi Yorumları

Yorum Yap